Cambridge Analytica: Hangi Ülkelerde/Nasıl Çalışmış?

Bilal EREN
7 min readMar 31, 2018

--

Cambridge Analytica CEO Alexander Nix

“5 kıtada 200’den fazla seçim kampanyasında çalıştık, farklı senaryolarla eğlendik…”

Sadece 68 defa Beğen butonuna basmış herhangi bir Facebook kullanıcısının hangi partiye oy vereceğini %85 doğrulukla bulabiliriz” diyen Cambridge Analytica sadece ABD’de değil İngiltere, Nijerya, Hindistan, Kenya, Meksika, İtalya gibi birçok ülkede çalışmalar yapmış. Her ülke ve “hedef kitleye” göre hangi farklı “dijital teknoloji” taktiklerini kullandıklarını bir Twitter zinciri olarak paylaşmış idim. Yazı şeklinde derli toplu olmasını da isteyenler oldu. Buyrun.

Sondan başa gidecek olursak geçen hafta şirketin eski çalışanı Christopher Wylie’nin The Guardian gazetesindeki itiraflarıyla başlayan “modern sosyal mühendislik” diye tabir edilebilecek olayları hatırlayalım. Ve çok fazla detaylar olmasa da sosyal mühendislik uzmanı Cambridge Analytica şirketi web sitesinde “eğlenerek yaptıkları” danışmanlık maceralarını ülke ülke gururla anlatıyor.

İngiltere ile başlayalım; 2016 yılının kasım ayında İngiltere’nin Avrupa Birliği üyeliğinden ayrılıp/ayrılmayacağının oylanacağı “Brexit” olarak bilinen referandum çalışmalarında hem Cambridge Analytica hem de daha aktif şekilde “Aggregate IQ” isimli bir şirket öne çıkıyor.

Şirket misyonu: “Zamanında karar vermenize, yeni kitlelere ve hedeflerinize ulaşmanıza yardımcı olan kanıtlanmış teknolojileri ve veri odaklı stratejileri sunar.”

Cambridge Analytica’ya göre küçük bir şirket olan (Kuruluşta 20 çalışanı var) Aggregate IQ’yu daha önceleri ABD’de çeşitli seçim çalışmalarında görev alan Zack Massingham, 2013 yılında Kanada’da kurar. Zack; Cambridge Analytica, grup şirketi SCL Grup ve grubun Kanada ofisi ile ortak çalışmalar yapar. Hatta cep telefonu numarası SCL Kanada web sitesinde “danışman” olarak verilmiş.

Ana şirket SCL Grup’un Brexit referandumunda çalışmak için partner seçtiği şirketlerden biri Aggregate IQ olur. Şirket, Avrupa Birliği’nden ayrılma taraftarlarının Vote Leave (Ayrıl Oyu Ver) ve BeLeave (Ayrılan Ol) isimli kampanyalarına beğenilerimizi! kullanarak destek verir. Seçim sonrası Brexit kampanya merkezinin ekip lideri Dominic Cummings; “Onlar olmasaydı (Firma mı? Facebook beğenileri mi?) seçimi kazanamazdık.” der tıpkı Trump’ın seçim ekibinin dijital kısmını yöneten Theresa Hong gibi.

İlginç bilgi; Kampanya merkezinin direktörü Cummings, blog sayfasında Rusya’da birkaç projede! çalıştığını yazmış. ABD seçimleri kahramanlarımızdan Kogan’ın da Rus asıllı ABD vatandaşı olduğu ve şimdi Rusya’da çalıştığı biliniyor. Yani komplo kurmak isteyenlere çok ekmek var.

Bizi bizden iyi tanıyan psikometri veri setleri ile kişiye özel “politik” reklamlar üretmekte mahir şirketler, destekçiler, kampanyalar, liderler ve ağlar; “Brexit” için çalışmaya hazırdır artık!

Ağ Haritası

Korkular ve umutlar üzerinden tıpkı ABD seçimlerindeki taktiklerle kampanya başlar. Kampanya, hassasiyet üretebilecek 3 konuda yoğunlaşır:

— Türkler Avrupa Birliği’ne katılacaklar.!

— Göçmenler ülkemize yük getiriyor.!

— Her hafta Brüksel’e 350 milyon sterlin veriyoruz.!

Burada üstünde durulması gereken seçim ve/veya referandumun bir tarafının doğru/yanlış iletişim yapması değil. Burada yanlış olan, hassasiyet üreten bu sloganların kime karşı (hedef kitle) kullanılacağının bilinmesi idi. Bu bilgiler kampanya görevlilerini bile şaşırtmıştı.

Shahmir Sanni isimli kampanya gönüllüsü: “Bir eve ziyarete gittiğimizde evsahibi; göçmenler başabela, kurtarın bizi diyordu.” Yaşasın beğenilerimiz!

Referandum sonrası Brexit’e aktardığı parayla İngiliz tarihinin en büyük siyasi bağışçısı olarak kabul edilen Arron Banks’a; “İnsanların verilerini niye kullandınız?” diye sorulduğunda “Herkes hakkında her şeyi biliyoruz, biz her şeyi satın alırız. Artık bu veriler bizim” diyor..

Nijerya; Devlet Başkanı Goodluck Jonathan 2015 yılındaki seçimleri kazanmak için arkadaşı Brittany Kaiser’den (Cambridge Analytica kıdemli yöneticisi) yardım ister. 2 milyon sterlin karşılığında anlaşırlar. Bu sırada Londra’daki Cambridge Analytica ofisinde bir buluşma gerçekleşir. İtirafçımız Wylie; İsrail gizli servisi Mossad’ın Buhari’nin kişisel e-posta yazışmalarını bu buluşmada seçimlerde kullanılmak üzere kendilerine verdiğini söylüyor.

E-posta içeriğinden bahsedilmiyor. Ancak e-postalarda Müslüman olan Buhari’nin iktidara geldiğinde ülkeyi karanlığa! götürecek düşünceleri olduğu pompalanıyor. Wylie: “Seçmenleri sindirmek için şiddet içeren videolar, hacklenerek elde edilen materyaller dolaşıma sokuldu.’

Mesela; IŞİD’a biat eden Nijeryalı terörist grup Boko Haram, seçim öncesi 200’den fazla kız çoçuğunu kaçırıyor. Seçim kampanyası sırasında internetteki Boko Haram haberlerinin tam altında “başı kesilmiş çocuk videolarını” ellerindeki veri setindeki Buhari seçmenlerine sıkça gösteriyorlar.

Hindistan; SCL Grup’un yerel ofisi 2010 yılında kuruluyor. Daha sonra OBI (internet siteleri kapatılmış) isimli yerel bir firmayla da partnerlik yapılıyor. Bu tarihten beri iki firma tüm seçimlerde birlikte çalışıyorlar. Burada işleri Brexit kampanya ekibinden Dan Muresan (bu isim önemli) yönetiyor.

Tam burada bir ara verip Dan Muresan’ın neden önemli bir figür olduğunu anlatmalıyız; itirafçımız Christopher Wylie’nin “uyanmasını” ve kendi tabiri ile “işlerin tuhaf yürüdüğünün farkına varmasını” sağlayan kişi Dan Muresan. Hindistan’a geldiğinde “işte burası tam para kazanılacak” yer diyen Muresan, iki partiye birbirlerinden habersiz aynı seçim stratejisini satıyor. Üçkağıt içinde üçkağıt yani. Buradaki işler bitince Kenya’da çalışmaya başlıyor. Bu çalışmalar sırasında otel odasında kalp krizi raporuyla ölü bulunuyor.

Dönelim Hindistan’daki eğlenceli! ve farklı seçim taktiğine; “Dijital Hindistan” isimli bir ekip kurarlar. Bu ekip ABD ve Brexit taktiklerini burada da uygular. Ancak ülkede internet erişiminin olmadığı birçok kesimin/bölgenin farkına varırlar. Buna çare olarak yani ulaşamadıkları insanlar için;

İnternet yoksa çağrı merkezi var; Telefon ile interneti olmayan seçmenlere ulaşıp “Aadhar Card” denilen kimlik kartı, oturum izni gibi resmi belgeler vereceklerini söyleyerek kişilerin verilerini ele geçirirler. Yani devletin işini seçim ekibi yapar. Veriler seçime hazırdır artık.

Hindistan Hükümetinin QR kodlu kimlik kartı projesi: Aadhar Card

Tam bugünlerde ilginç birşey daha olur; Facebook kurucusu Zuckerberg 2014 yılında Hindistan’ı ziyaret eder, Başbakan Mondi ile kucaklaşır. Sonra; “Burası sınırsız potansiyele sahip harika bir ülke” der ve ekler; “Hindistan’ın yarısında internet yok, var olan da pahalı, size uygun fiyatlı internet hizmeti vermek istiyorum.

Ve Express Wifi isimli proje hayata geçer; böylece yerel Hindistan operatörleri internet paketleri içinde Facebook kullanımını ücretsiz yapar. Sadece Facebook! Gelsin beğeniler!

Kenya; Başkan Uhuru 2017 yılındaki seçimler için Cambridge Analytica’dan yardım ister. Şirket, Hindistan’a ekip lideri olarak Dan Muresan’ı yollar. Bir süre sonra otelde ölü bulunur. Yerine Christopher Wylie gider, bildik taktikleri burada da uygularlar. İki farkla;

  1. Taktik: Rakip adayların kadınlara ilgisi “beğenilerinden” bellidir. Alexander Nix anlatıyor; “İnternette siyasetçilerin nasıl itibarsızlaştırılabileceğine dair taktikleri biliyoruz. Adayın evine çok güzel Ukraynalı kızlar gönderdik ve bu taktik işe yaradı.
  2. Taktik: Seçimler esnasında hem Kenya Seçim Komisyonu’nun hem de Cambridge Analytica’nın Londra’daki serverları hackleniyor! Kim yapmış acaba?

Meksika; Cambridge Analytica Ülke Müdürü Brittany Kaiser: “Burada çok fazla kişi kararsız ve motivasyonsuz. Bu ülkede insanlar için önemli konuları bulup onları oy kullanmaya yönlendirmek için çok ciddi bir potansiyel var” demiş ve ilginç bir yöntem bulmuş motivasyon! için; Pig.gi isimli bir akıllı telefon uygulaması yapmışlar. Uygulama anketler yapan, puan/para kazandıran, alışveriş yaptıran bir bağlılık sistemi. 1.2 milyon Meksikalı indirmiş. Daha çok kişi indirsin/kullansın diye yerel operatör Mowisat ile de işbirliği yapılmış. Uygulamayı indir, anket doldur, yarışmaya katıl bedava internet paketi kazan gibi.

Pig.gi uygulamasının %1’i “beğen” şirketi Cambridge Analytica’nın. Web sitesinde partneriz diyor. Kolombiya, Arjantin ve Peru’da da kullanıyor/kullanacaklarmış aynı motivasyon aracını!

Brezilya; İşler burada skandal ortaya çıkınca bozulmuş. Cambridge Analytica’nın Brezilyalı ofisinden Andre Torretta: “Brezilya bizimle çalışmak istemiyor. Seçimlere 7 ay kala sözleşmeyi sonlandırmak istediler.

Ukrayna; Cambridge Analytica Temmuz 2011'de Ukrayna hükümeti ile ülkedeki insanları “profillemek” için resmi bir sözleşme yapar. 2004 Turuncu devriminde de SCL Grup ile çalıştıkları biliniyor.

İtalya: 2012 yılında SCL Grup “hedef kitle” analiz/algoritmasını aşırı sağ partiye destek vermek için kullandırtıyor ve uzun süre İtalya’da çalışıyor.

Steve Bannon (Cambridge Analytica’nın 2 numaralı ismi) Roma’da.

Litvanya, Çek Cumhuriyeti, Endonezya, Tayland, Tayvan, Romanya, Arnavutluk ve niceleri. Çatı şirket SCL Grup ve partnerlerinin çalışma yaptıkları ülkelerle ilgili arşiv burada.

Cambridge Analytica’nın çatı şirketi SCL Grubun 60 ülkede temsilciliği var. Türkiye de bu ülkelerden biri. Ayrıca SCL’nin Rus petrol şirket Lukoil ile veri havuzunun kullanılması için görüştüğü, ilk denemenin Türkiye Lukoil ofisinde yapılacağı yazılıp, çiziliyor.

Şirketler, isimler, ülkeler karışmış olabilir. Facebook’un neler yaptığını da hatırlayalım;

  • Profillerimizi/beğenilerimizi depolamış.
  • Sadece kendi mecrasının içinde değil Facebook dışında çalışan tüm aktiviteleri (tarayıcı, telefon, kamera gibi) hatta çevrimdışı verileri de almış.
  • Kendi kullanıcısı olmayan kişilerin bile “Gölge Profillerini” (arkadaşlarının bilgileriyle) oluşturmuş.
  • Soruşturma açıldığı anda: “Bu bilgiler zorla/saldırıyla alınmıyor. Kullanıcılarımız kendi istekleriyle veriyorlar” diyen Facebook, kocaman bir “gözetleme kulesine” dönüşmüş.

Peki, olup biteni öğrendik, ne oldu?

Çok şey oldu;

  1. Taktiklerini,
  2. İleride bambaşka taktikler deneyebileceklerini,
  3. En önemlisi Facebook profilimizin hatta beğen butonunun bile bize ait bir dijital varlık/değer olduğunu ve varlıklarımızı korumamız gerektiğini öğrendik.
  4. Skandaldan sonra “Facebook beğenilerimizin yanında telefon görüşmelerimizi bile arşivliyormuş” gibi şaşkınlıklarımız farkındalığa dönüşmeye başladı.
Ortalama bir Facebook kullanıcısının depolanan kişisel veri listesi

Bunca olan bitenden sonra 3 soru ile karşı karşıyayız:

Soru1: İlk araştırmayı yapan Dr. Kosinski geçen hafta herşey ifşa olduktan sonra ne demiş bakın; “Bu bombayı ben yapmadım. Ben sadece var olduğunu gösterdim.” Sizce hangisi kötü; yapmak mı sebep olmak mı?

Soru 2: “Kullanıcılarının bilgilerini” satma ve/veya kullandırtmaya yönelik iş modeli ile kurulmuş/yaşayan sosyal medya şirketleri bundan vazgeçebilirler mi sizce? Hatta kendileri istese bile!

Son ve belki en zoru;

Soru 3: Hiçbirşey/hiçkimse değişmeyecek ise bu veri ve gözetim çağında “ürün” olmadan, manipüle edilmeden yaşamayı nasıl öğreneceğiz?

Çocuk: “Babam senin bizi gözetlediğini söylüyor” / Zuckerberg: “O senin baban değil”

--

--

Bilal EREN
Bilal EREN

Written by Bilal EREN

CPh.D. Bilgisayar Mühendisi | @avted & @dijitalhayattv

No responses yet